Ne çok hastalığımız var, ne kadar fazla hastamız var? Bunu dışarıdan tahayyül etmek pek zor. Bir kaç gündür hastanede yataklı bir serviste bulunmamış olsam, dışarıdaki sağlıklı insanların sayısının hastaların sayısından fazla olduğuna inanmaya devam edecektim. Çocuk hastanesinde bulunmak da ayrı bir gözlem ve hayret sebebi.
Doğan çocukların, henüz bir ya da iki yaşındaki çocukların kaçı hasta böyle? Diğer servislerdeki hastaların ve hassaten de ihtiyarların durumu ayrı bir taaccüp sebebi. O nineler, dedeler, bilumum ak saçlılar; bastona dayananlar, tekerlekli sandalyede gezenler sayıca epey fazla.
Dert var dertten içre. Herkesin, hastane manzaralarına bakıp da şükredeceği onlarca sebep var. Allah teselliyi, başka manzaralara temaşadan veriyor. Beterin beteri var; sabrı zorlayan, tahammülü örseleyen ne çok dert var. Kiminin ekonomik imkânı var fakat tıbben çare bulmaya yetmiyor. Kiminin tam tersi; biraz para olsa, iyi imkânlar dâhilinde hastalıkla baş etmek mümkün olacak. Tabii ikisinden de yoksun bekleyenlerin durumu da sayıca fazladır elbet.
Allah, insana taşıyamayacağı yükü yüklemezmiş. Sanki başkasından duymuşuz gibi. Üzerimizdeki ağır yaşamak yükü, istiap haddinin fevkinde mi acaba? Biz zaten bize teklif edilen yükün, taşıyabileceğimiz kadarını yüklenmişiz. Lütf-u İlahi işte, başka bir şey değil. Bakmayın siz isyan deryasına yelken açanlara; "Beni mi buldu bu dert?" ya da "Neden ben Allah'ım?" diye, Allah'ın şaşmaz terazisinden ve enginlerden engin merhametinden şüphe edenlere. İman gemisine binmeyenler, en küçük dalgada bile boğulmaya müheyyadır. Dertlilere, deva arayanlara, devayı doğru veya yanlış yerden umanlara, isyan edenlere, tevekkül ile ruhunu ebediyetlere uzayan bir pırıltı silsilesi haline getirenlere bakınca hastane manzaralarının ne kadar tanıdık, ne kadar yabancı ne kadar insani olduğunu tefrik etmek, manzaraya bir daha bir daha bakmaya istek uyandırıyor.
Kimi zaman polikliniklerde , kimi zaman yataklı servislerde, bekleme salonlarında "ah-vah" edenlerin içinde, derdime, derdimize "hamdolsun" demekten başka yapacağım bir şey yok. Daha ağırı, daha katlanılmaz olanı, sabrı daha da zorlayanı başımıza gelse bile...
Faruk GÜVEN- Şubat-2020
Faruk GÜVEN- Şubat-2020

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder