İKİ TARZ-I TELAKKİ
Karşılıklı iyi niyetin, bütün engelleri aşmaya muktedir olduğuna bir kez daha şahit oluyorum. Bütün engeller, derken çok mu peşin yargılıyım acaba? Anladığımı yazmak; yazdığımın şuurunda olmak, sözlerimi idrak etmek, sindirmek, bir imbikten süzüp arı-duru hale getirmek geçerli bir durum değerlendirmesi olabilir mi acaba?
Yazıyorsam eğer, gözlerim, yüreğim birer rasathane
gibi işlemelidir. Ayrıntıları kaçırmak büyük kayıp olur. Defter bir talim alanı
gibi boş ve edilgen, kalem ise her an talim etmeye hevesli ve teyakkuzda dimdik
beklemeli. Her hadiseyi, yoğurup işlemeliyim. İşte onlardan biri teyakkuzda
duran kaleme “arş iiileri!” emrini veriyor.
*
Biz hastanede mesai saatleri dışında kapalı olan bir
otomatik kapıya doğru giderken, kapının yanındaki bankonun arkasında duran
şişman, tıknaz bir güvenlik görevlisi, “Hoop
hemşerim! Nereye gidiyorsunuz? Biz burada eşekbaşı mıyız? Karşı bloğa geçmek
için o kapının bu saatte kullanılmayacağını bilmiyor musunuz?” diyebilirdi. Bunu
deseydi, elbette ki çok haklı olurdu. Zira bulunduğumuz bloktan karşıya,
kestirmeden geçmek için kullanılan tünel geçit, mesai saatleri dışında kapalı
oluyor ve karşı binadaki servislere geçmek için epeyce zahmet çekmek gerekiyor.
Fakat bu güvenlik görevlisi haklı da olsa, bu sözleri sarf etmesi kırıcı
olabilirdi, etmedi. Geçelim asıl meseleye.
Güvenlik görevlisi elindeki kartı duvardaki sensora okutarak
kapıyı açıyor ve gülümseyerek müsaade ediyor bize. Biz geçide giriyoruz ve
hızlı adımlarla yaklaşık yüz metre uzunluğunda olan tünelin sonuna kadar
geliyoruz. O da ne? Tünelin çıkışındaki kapı da kapalı. Sonra arkamızdan “lap
lap” ayak sesleri duruyoruz ve birinin koşarak geldiğini anlıyoruz. Kapıdaki
güvenlik görevlisi, o tıknaz ve göbekli haliyle yetişiyor imdadımıza. Tünelin ucundaki
kapıyı da açıyor. “Size zahmet verdik beyefendi, yorduk sizi.” diyorum. “Ne
demek, görevimiz.” diye karşılık veriyor. Adamı alıp ciğerime sokasım geliyor.
Bir üçüncü senaryo nasıl olurdu bilemiyorum. Ben bu
kapalı binada kapıları fethetme olayını yaşayalı ne kadar oldu sahi? Defterime not
almamışım bunu. Üçüncü bir senaryoya da gerek yok sanırım.
Biri kurgu, biri gerçek iki senaryo, iki tarz, iki
telakki. Dünyayı güzelleştirecek şey, bir tebessüm, bir hüsn-ü hal, o kadar
vesselam…

