GÜNEY KÖPRÜSÜ
Bilgisayarım arızalanmamış olsa, “Güney Köprüsü” diye bir şeyden muhtemelen haberim olmayacaktı. Başka bir vesile ile duysam, bunu coğrafi bir terim ya da yer tarifi zannedebilirdim. Bilgisayarın anakartı üzerinde bir bölümmüş meğerse. Arızalı bölüm güney köprüsüymüş ve anakartın değişmesi gerekiyormuş.
Elimdeki çalışan tek bilgisayar da buydu ve bunu tamir
ettiremezsem yazı-çizi işlerimi yapamayacaktım. Tamirci “bu bilgisayarı çöpe at”
dedi. Çünkü tamiri olmuyormuş. Mutlaka parça değişimi gerekiyormuş. Anakartı değiştirmek
için de servisin fahiş bir fiyat isteyeceğini söyledi.
Düşündüm de zaten zor zanaat almıştım bu bilgisayarı. Şimdi
tamirden başka çarem yoktu. Fakat tamir imkânsızdı. Parça değişimi de yeni bir
bilgisayarın fiyatına yakınsa o zaman yeni bir bilgisayar almak artık
kaçınılmaz hale gelecekti.
Tamir edilecek ya da parça değişimi ile bir nebze
olsun eski haline dönüp işimi yapmama yardımcı olacak bir bilgisayardansa yeni
bir bilgisayar almak daha mı mantıklıydı?
Bir alışveriş yapmadan önce fıtri kanunlar gereği olarak,
yapılması gereken birkaç şey vardı. Bunlardan biri, bilen birine danışmaktı ki
ben zaten tanıdığım ve dürüstlüğüne güvendiğim bir tamirciye danışmıştım. İkincisi
ise birkaç gün beklemekti ve bu bekleyiş, satın alınacak şeyin bir istek mi
yoksa bir ihtiyaç mı olduğunun sarahaten ortaya çıkması için yeterli bir
süreydi. Ben değil birkaç gün, neredeyse bir ay kadar beklemiştim ve alınacak
bir bilgisayarın tam anlamıyla bir ihtiyaç olduğunu belirlemiştim. Öyle ya,
alışveriş yapan kişinin hüsrana uğramaması için bir rehberin yönlendirmesine
ihtiyacı vardı ve benim için o rehber, Rehber-i Ekmel olan Peygamberimiz’in
çağlara ışık tutan sözleriydi. Evet, ihtiyacı belirleme ve onu temin etme adına
engin bir tavsiye, bundan sonraki aksiyonuma dümen tutacaktı. Fakat bu hangi
mahiyette gerçekleşecekti? Eldekini tamir mi yoksa bir yenisini almak mı?
Şimdi yeni bir bilgisayar alsam;
Evvela benim için, bir bilgisayar daha çöpe gidecekti.
Benim için, fabrikanın üretim bandından yeni bir
bilgisayar daha yürüyüp çıkacaktı.
Benim için, fabrikanın bir vardiyasında çalışan
yüzlerce işçinin, iş üreteceğim diye anası ağlayacaktı.
Benim için, faizci patronların cepleri, emek
sömürüsünden elde ettikleri haram paralarla, biraz daha şişecekti.
Benim için, kapitalizmin payına düşen emperyal
sömürünün kulelerine bir burç daha eklenecekti.
Benim için, çöpe gidecek bir bilgisayarın zararlı
atıkları, tabiatın canına okuyacaktı.
Benim için, israf düzeni put edinmiş, nemelazımcı ve
maymun iştahlı müsriflerin safına bir nefer daha yazılacaktı.
Benim için…
Benim için hakikaten artık yeni bir bilgisayar almak
vacip oldu. Bu yazıyı tamamlamadan evvel bilgisayarı servise götürdüm. Öyle ya,
tamirci ile filan olacak iş değildi. Servisten haber geldi. Belirledikleri fiyat,
birkaç sene önce bilgisayarı satın alırken ödediğim fiyatın tam bir buçuk katı
kadardı. Servisteki görevli de “At bunu çöpe hocam.” diyor.
Şimdi epeyce düşünmek zamanı.
Tamir mi, yenisini almak mı?
Ne güney köprüsüymüş arkadaş? Yıkılınca tamir de
olmuyormuş.
Faruk GÜVEN / 25.05.2020 / Edremit

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder